23 Haziran 2011 Perşembe

Birazcık Mola

  Sabah güneşi güzele vururmuş sözde. Ben her sabah güneş yüzünden uyanıyorum. O keskin ışıkları gözümün içine giriyor. Sabahları hiçte güzel olmuyorum. Salyam akmış, gözlerimde
çapaklar,saçlarım birbirinin içine girmiş. Iyy kendimden tiksindim.Zorla kalkıyorum. Sıcak, güzel bir duş alıyorum. Hemen ardından kahvaltımı yapıyorum ve hazırlanmaya başlıyorum.İki gün için 
çok fazla bir şey almıyorum. Saat 11 olmuş bile. Son kez aynaya bakıp çıkıyorum. Badem, süt kardeşi Semih ve sevgilisi Dilara beni bekliyorlar arabada. Hemen oturuyorum 
ön koltuğa.Merhabalaştıktan sonra nihayetinde yola çıkıyoruz. Gittiğimiz yer Şarköy. Semih'in yazlığı.Yolda sohbet ederek ve iki kere mola vererek varıyoruz. Badem yoldan topladığı çiçekleri bana veriyor <3
  İlk önce alışverişimizi yapıyoruz bir güzel. Badem her zamanki gibi votka almak istiyor ama ben bira isteyince kıramıyor :) Eve gidince şok oluyorum. Sanki 10 senedir bir bok yapılmamış hatta yanından bile geçilmemiş.Biraz temizlik yapıyoruz.Karnım kazınmaya başlıyor dolabı açınca fark ediyorum ki her şeyi alan biz ekmek almayı unutmuşuz.Badem'le bakkala kadar gidiyoruz. Eve geldiğimizde çifte kumrular odaya geçmişler.Biraz gürültü yapmış olacağız ki geldiğimizi anlayıp çıkıyorlar. Dilara'yla başlıyoruz mantarları,biberleri soymaya.Etleri de şişe diziyoruz. Ay canım nasılda içecek soğuk bir şeyler çekti.Badem ve Semih kolayı lık lık içiyorlar ve ben daha içmeden bitiyor kola.s
    ''Semih ne aceleniz vardı da hemen bitti bu kola ?''
    ''Biz o kolayı içmek için almadık, bize şişesi lazım.''
    ''??!!'' 
    Nihayetinde mangalı yakmayı beceriyorlar.Benim hala canım soğuk bir şey istiyor. Bira açayım en iyisi.Salatamı yapıyorum bir yandan da soğuk soğuk İçiyorum. Badem nasıl gidiyor diye uğramadan yapamıyor.Hemen hemen her şeyi hazırlamışken geldi ve beni öptü.''Ne içtin sen ?'' dedi ve gözleri birayı aramaya başladı. Bulunca da 
''şimdi neden içiyorsun?'' diye birazcık kızdı.Semih'in çağırması üzerine odaya geçtiler.
    ''Aşkımmm..Aşkımmm..Aşkımm?? Ne yapıyorsunuz siz ? Mangal boşta kaldı.''
    ''Dışarı bakıyorduk lip.''
    ''Ne?''
    Hiç bir açıklama yapmadan mangalın başına geçtiler.İlk başta bir şey anlamadım. Sonrasında Badem'in ''maymuna gibiyim'' demesinin ardından kafama dank etti.Kavga çıkarmak istemediğim için sustum.
   Yemek hazır nihayet. Badem açtı nostalji müziklerini yine. Bir yandan içiyor bir yandan söylüyor. Sesini tek beğenen kişi olan ben, onu dinlemekten zevk alıyorum.
Sevmekten kim usanır?...
    Semih'le Dilara kendilerinden geçmişler. Badem de bana yaklaşıyor.Gözleri çok donuk ve yok edemediği bir gülümseme yüzüne hakim.
    ''Ben bir odaya gidiyim. Badem sende gelsene.''
    ''Tamam Semih.''
    Dilara ile beni baş başa bırakıyorlar.
    ''Rakı almaz mısın Lip?'' 
    ''Pek aram yoktur. Badem rakı pek sevmez, benim de alışkanlığım yok o yüzden.''
    Bir dene diyor ve bardağımı dolduruyor.Soğuk soğuk içiyorum. Boğazımdan geçerken hafif bir yanma oluyor ama sevdim ben bu rakıyı.''Ben bir lavaboya gidiyim.'' deyip kalkıyorum.
Aynada yüzüm şebeğe dönmüş.Gözlerim kan çanağı, yanaklarında anlamsız bir kızarma. 2 bira ve biraz da rakı mı beni böyle yaptı? Kapıyı kilitlemişim. Açmaya çalışıyorum, olmuyor. Hastittir.
Kilitli kaldım. Semih bağırıyor, ''Bütün gücünü ver kilide'' bende öyle yapıyorum ve açılıyor. Ben tam bir salağım. Neyse ki beni takan yok. Badem ve Semih'in yüzü benden de şebek.          Badem'in canı tatlı isteyince çıkıyoruz  . 
   ''Aşkım bu halde araba kullanamazsın!''
   ''Bir şey olmaz Lip.''
   ''Gece gece ne tatlısıymış bu?''
   ''Yatakta yakarız onu merak etme.''
   İlk açık gördüğümüz yerde duruyoruz. Kadayıf ve kurabiye sipariş veriyoruz. Hepimizin yüzünde boş ve anlamsız ifadeler. Ortada gülünecek bir şey yok ama biz kahkaha atıyoruz.Badem hepsini sildi süpürdü. Yetmedi benim tatlımın da yarısını yedi.Hesabı ödüyoruz ve arabamıza biniyoruz. Ben saçma sapan konuşuyorum. Badem de sadece ''Evet tatlım, bunu daha öncede anlatmıştın'' diyor.Eve girdiğimizde Dilara ile sofrayı topluyoruz. Badem beni Semih'te Dilarayı alıyor. Odalarımıza geçiyoruz.Siyah fırfırlı bir sütyen giydim.Badem öyle bir hale gelmiş ki gözü fırfır görmüyor.Yatağa yatıyor. Bende yanına sokuluyorum. Öpmeye başlıyor beni.Bir anda sıcak basıyor.Kolları vücudumu sarıyor ve soymaya başlıyoruz birbirimizi. Kulağıma bir şeyler fısıldıyor.Üstüne çıkıyorum.5 dakika sonrada arkasını dönüyor. Devam edecekti belki ama uyuyakalmışız.Saat 5 gibi uyanıyorum.Cam buharlaşmış ama ben üşüyorum. ''Ben ne giydim'' diye yorganı kaldırınca çıplak uyuduğumu fark ediyorum. Acaba Badem de öyle mi? Onun tarafa bakınca Badem in üstünde bir sabahlık olduğunu görüyorum. Gece üşümüş olacak.Öperek uyandırıyorum onu ve sabahlığı alıp üstümü örtüyorum. 
   Sabah sevişmesine bayılır Badem.Biz öpüşürken, bir örümceğin bizi dikizlediğini görüyoruz. Hiç şaşırmadım.
  
  LİPSTİCK

18 Haziran 2011 Cumartesi

Pasta, makarna ve daha niceleri..

    Bu aralar Süpürge ve yandaşları bizim grubu ne zaman görse selam veriyorlar.Bizim sizinle bir derdimiz yok demek istiyorlar herhalde.
    Badem'in ne zaman geleceğinden haberim yok. Benimle dalga geçiyor bu çocuk diye düşünmeye başlamışken, Aseton'nun ağzından zorla bilgi alıyorum.Badem, sınıfa çiçek yollayacak, ardından da çıkışa gelecekmiş. Ne yazık ki bütün okul bir ders öncesinden bırakılınca Badem'in de sürprizi
suya düştü. Ben tabii hiçbir şeyden haberim yok numarası yapıyorum. Badem'le konuşurken bana, ''git bak bakalım ben evde miyim ? Boş elle de gitme, kol böreği al'' diyor.
   Bende aynen dediğini yapıyorum. Kapıyı saçları dağılmış bir şekilde açıyor.
   ''Hoş geldin sevgilim. Mucukkkkk''
   ''Bir haber vermeni beklerdim aşkım.''
   ''Sürpriz yapacaktım sevgilim.''
   ''Gördük sürprizini.''
   İçeriye girince evde Samet in de olduğunu fark ediyorum. Neyse ki 3 tane börek almıştım.Samet börekleri lüplettikten sonra nihayetinde kalkıyor ve bizi baş başa bırakıyor.Çok sıkı sarılıyoruz. Biraz daha zorlasa içine alacak.
    ''Beni hiç bırakma Lip.''
    ''Bırakmam sevgilim.''
    Koltuktan yavaşça kaldırıyorum onu. Yatak odasına geçiyoruz. Hafif hafif öpüştükten sonra yavaşça üstünü çıkartıyorum. Sanki benim bunu yapmamı beklemiş gibi üstüme atlıyor ve hızlıca soymaya başlıyor beni. Üstümü çıkartırken her yerimi sıkıyor, canım acıyor ama bir şey belli etmiyorum. Ön sevişmeyi tam bitirmeyi hedeflerken dıııt dıııt mesajınız var! Hay senin dıtına..Pudra mesaj atmış. Eye liner'ın doğum gününü kutlamak için buluşacaktık. Badem'le çıkıyoruz hemen. Otobüste Eye liner la karşılaşıyoruz.
    ''Ben bir eve uğrayayım sevgilim. Sen Eye liner'la git ben hemen gelirim.''
    ''Tamam canım yolda dikkat et!''
    Koştur koştur eve giriyorum. 10 dk da hazır olup çıkıyorum evden.Buluşacağımız yere vardığımda Badem'in arkadaşlarının da burada olduğunu fark ediyorum.Emre'nin gözleri hep Eye liner'in üstünde. Bu durumu Badem bile fark ediyor ama yapılacak bir şey yok. Çünkü Eye liner'in uzun süreden beri ilk defa düzenli giden bir ilişkisi var.
   Pastamız geliyor, mumlar üfleniyor ve sohbet ortamı kuruluyor.
   Samet: Ya ben çikolatalı pasta sevmem, pek aram yoktur.
   Pudra: Çikolatayı mı sevmiyorsun? Bizde sevmesek keşke.
   Samet sözde sevmiyordu. Duy da inanma. Biz daha başlamadan tabağını sıyırdı.Hadi eve gidelim dediler. Samet hayatımda yediğim büyük olasılıkla da bir daha yiyemeyeceğim en kötü spagettiyi yaptı. Bizde ay yok yemeyelim bir tadına bakalım sadece deyip hepsini yedik.
  ''Bademciğim taksi çağır da eve gidiyim artık.Yarın sabahta erken kalkacağız.''
   ''Tamam bitanem siz inin aşağı hemen gelir zaten.''
   ''Peki sevgilim. Bu akşam arkadaşların sende mi kalacaklar?''
   ''Bilmiyorum sevgilim. Haber veririm.''
   ''Oldu o zaman hadi biz kaçtık. Mucuk mucuk''
    Eve gitmemle yatmam bir oldu diyebilirim. Bir ara yarı uyanık bir şekilde annemi gördüm.
   Anne, sınavım bugün iyi geçti ve sana söylemiştim ya Aseton da kalacağım diye, he işte o yarın.(Aslında Badem'leyim yarın ;))




LİPSTİCK

11 Mayıs 2011 Çarşamba

Arap saçı

   Arada kaldım. İleri gitsem gidemiyorum, geri gitsem onu hiç yapamıyorum. Kim ne dedi , hangisi doğru diye düşünmekten bıktım. Ben onu seviyorum ama ya bütün yaşananlar yalan ise ? 

   Biz Badem ile tatile gittik. Aşk tazeledik derler ya aynen öyle. En güzel tatilim idi diyebilirim. Okulumu , arkadaşlarımı özlemişim ne güzel! Mutlu mutlu okula geldim derken o Arap süpürge bütün moralimin içine etti. Çıkışta konuşmamız gerekiyor, senin hakkında çok önemli dedi. Okulun yakınında bir avm var. Orada konuşalım rahat rahat dediler. Bizde makyaj çantası olarak gittik. Süpürge anlatmaya koyuldu. Badem, Süpürge'nin peşini hiç bırakmamış, istese köpeyi yaparmış. Badem hep beni eleştirirmiş,elim dursa ayağım durmuyormuş, bana çok para harcıyormuş diye anlatmış Süpürge'ye sözde! Hatta ben Badem'i tehdit ediyormuşum! Benden ayrılırsan annen ile konuşurum , uyuşturucu kullandığını söylerim diyormuşum.
   Süpürge öyle bir anlatıyor ki o an her şeye inanıyorsun. Vay be Badem bana bunu da mı yapacaktın ? Püüü sana diyorum içimden. Ama biraz mantıklı düşününce Badem'e attığı mesajlar
aklıma geliyor. Madem o senin için deli oluyor, her İstanbul'a dönüşünde sana mesajlar atıyor. Sende onu seviyorsan ki evet seviyordum dedin, neden köpeğin yapmadın? Badem seni seviyorsa daha senden ayrılmadan kapıma neden geldi ? Neden beni affet, seni seviyorum dedi? Bir zorlama mı yaptım ? -Hayır. Ben onu hiç bir konuda zorlamadım, annesi konusunda tehdit edecek birisi de olmadığıma göre bunların %90 nın uydurma olduğunu düşünüyorum (%90 ın sebebi de çok yemek yediğimi söylemiş orada da haklı yani =D).
   Özellikle de zamanın da Badem'in en yakın arkadaşı Arda ile çıkıp , Badem hakkındaki bütün bilgileri aldıktan sonra 'ben hala Badem i seviyorum' diyip ayrılması böyle düşünmeme sebep oldu.
   ''Süpürge, 7 ay boyunca bıkmadan Badem'e mesaj attın.''
   ''İnsan sevince fark etmiyor Lipstickciğim.''   
   ''Eee hani sevmiyordun ???.. '_'
    Ben bir şey sorunca ya konuyu değiştiriyor ya da cevap vermiyor ama Süpürgecik susmak bilmiyor :S Tam o esnada telefonumun sesini duyuyorum. Telefonuma bakıyorum. Arayanın isminde 'sevgilim' yazıyor. Aslında açmayacaktım ama yanlışlıkla basıyorum. 
  ''Sevgilim benim, günaydın. Nerdesin ??''
  ''Tahmin et hayatım neredeyim ? ^_^ ''
  ''Aşkım neredesin ?'' 
  ''Süpürge ile oturuyoruz aşkım. Senin hakkında bilmediklerimi anlatıyor.''
  ''Ağzına sıçtırtma Lipstick. Ben sana demedim mi o kızla bir daha görüşmeyeceksin diye ?! ''
  ''Ama hayatım sen bana onun yanına gitmeyeceksin dedin. Onun benim yanıma gelmeyeceğini söylemedin ki ^_^'' (Kızlardan kahkaha sesleri duyuluyor) 
   ''Hemen Aseton'a ver telefonu.!''
   Aseton'a veriyorum vermesine de telefon Aseton da kalmıyor. Bir Yalaka alıyor bir Belle'ye son olarak da Süpürge'ye uğruyor. 
   ''Badem, oraya geleceğim o zaman konuşacağız hiçbir kanıtınız yok.'' dedikten sonra nihayetinde bana dönüş yapıyor. Bana dönüş yapmasıyla Badem'in hemen oradan kalkıyorsun demesi bir oluyor. Makyaj çantası da benim arkamdan kalkıyor. Avm den çıkıyoruz.
   ''Badem sakin olur musun lütfen?! Ben o kadar sinirlenmedim. Bu olaylardan sonra ayrılabilirdim!''
    ''Bana hiç mi güvenmiyorsun ? O kızların neler yaptıklarını biliyorsun. Hepsi yalancı, sadece bizi ayırmaya çalışıyorlar.''
    ''Daha fazla bu konu hakkında konuşmak istemiyorum sevgilim. Sen gelince konuşulacak zaten o zaman da içim rahatlayacak.''
   ''Lipstick, hoparlörü açar mısın ?Kızların da duymasını istiyorum şimdi söyleyeceğimi.'' İçimden alla alla Badem ne söyleyecek acep diye geçiriyorum. 
  ''Açtım sevgilim duyuyor musun ?'' 
 -Aşkım.. aşkım benimle evlenir misin ????
...
  ''Aseton, bir kahkaha atıyor. Telefonda evlenme teklifi mi edilir? Daha uygun bir zamanda yaparsın bunu şekerim.'' 
  Bence de Badem. Ama ne yalan söyleyeyim hoşuma da gitmedi değil :)
  Şimdilik Badem'i beklemekten başka yapacağım bir şey yok. Evlenme teklifine de cevap vermedim . Gelsin bi tek taşla düşünürüz :))




Lipstick

9 Mart 2011 Çarşamba

Sevgili Sevmek


Sevgili Sevmek

 Bir insanı sevmek için türlü nedenlere gerek yok. Tamam kadınların ilk dikkat ettiği hususlar dış görüntüsü, konuşması, yemeğin kimin ödediği gibi olsada
aşık olmak için bir nedene ihtiyaç yok. Bende sevgilimle konuşurum , tartışırım, küserim ama sonunda (son 1 sene 3 aydır durum değişmedi) barışırım. Bu benim 
mutlu olmadığım anlamına gelmez. Onu seviyorum mutlu olmam için bundan daha anlamlı bir sebep yok. Yeri geliyor tam bir öküz olabiliyor ama tek yanlışın onda 
olduğunu söyleyemem. Sürekli onu eleştirsemde aslında içten içe kendimde de yanlışları fark ediyorum ve çoğu kişi gibi bunu görmezden geliyorum.
  Aşık olmak için bir nedene ihtiyaç yok demiştim ya sanırım buna en iyi örnek platonikler. Karşı tarafın ilk başta haberi olmaz ama sonunda mutlaka öğrenirler.
Platonik arkadaş onu tanımadan nasıl sevebiliyor peki ? Huyunu suyunu biliyor mu ? Belki kulaktan dolma bilgilerle çünkü platonik arkadaş aşık olduğu kişi
hakkında her şeyi öğrenmek ister ve sürekli iz üzerindedir. Hayal kurmayı da cok sever ama kim sevmez ki :) Platoniklerin bir kaç evresi vardır. Bunlardan en
zevkli olanı hiç şüphesiz ki onunla göz göze gelmek, o her sabah kantine iniyorsa inmek ya da iş yerinde molalarda hep onun gittiği mekanlara gitmek. Platonik arkadaşın bir
özelliği de en yakın çevresinden birine aşık olmasıdır. Her gün görebileceği ve eğer karşı tarafa açılabilirse olumsuz cevap aldığında yine her gün acı çekebileceği bir ortamın
olması şarttır. Buna okul, iş yeri, dershane gibi ortamlar çok müsaittir. Herkesçe bilinen sadece platonik tarafından fark edilemeyen bir şey vardır ki 
platonik'in her iki cümlesinden biri 'o' olmuştur. Yakın çevresi durumu çoktan anlamış hatta sıkılmaya başlamıştır. Ne zaman ondan konuyu açılsa yine başladık diye 
iç geçirirler. Bu durum neyse ki çok fazla sürmez, hiç değilse yeni biriyle tanışıncaya kadar :) 
 Platonik durumu herkes gibi yaşadım belki çocukçaydı , saçmaydı diyor sonradan insan ama yaşadım. Her okul çıkışında aynı servisteyiz diye süslenirdim, sabahın köründe
kalkardım, '' bugün ne giysem acaba ? '' sorusunu çok sorardım ama çok fazla dillendirmeye fırsat olmadan çıkmaya başladık. Bu sefer nedense iki cümleyle kalmıyordu bütün cümleler
o oluyor. Bu durum da en fazla 1 ay sürdü. Sonrası tüm ilşkiler gibi. İstediğin şeye ulaşamadığında değerlidir, ona ulaştığın anda sıradanlaşır. Benim 
durumumda buna pek fırsat olmadı. Çünkü bizim ilişkimiz ilk günkü gibi dalgalı . Her an her şey olabiliyor. Daha geçen haftalarda 'Sevgililer Gününü' bir gece öncesinden
kutladım diye tartıştık. (Genellikle erkek bu tarz salaklıklar yapar ya da unutur!) Elin Papaz amcası milleti gizli gizli evlendiriyor diye öldürülmüş. 
14 şubat ta öldürüldüğü gün. Biz neden kutluyoruz ? Bizim ülkemiz yılbaşına bile karşıyken, her sene 'yılbaşını kutlamak günah mıdır ?' soruları ortaya atılırken , alkol
yasağı 24 e yükseltilmişken, içkilerin reklamlarına yasak getirilirken neden hiç kimse 14 Şubat hakkında bir şey söylemiyor? Herhalde işlerine geliyor. Yanlış 
anlaşılmasın ben sevgililer gününü severim ama bizim ülkemizde her an her şey olabiliyor ;)
  Çok fazla saptırmadan konuya döneyim. Badem efendi sevgililer günü için bana notlar yazmış onları gönderecekmiş bir densizlik yaptım ya göndermekten vazgeçmiş.
Bir sepetin içinde çiçekler göndermiş sadece (Çiçeklere bayıldım . Her ne kadar klasik bir hediye olsada). Aramızda 600 km var belki de bu konuda daha düşünceli 
olmalıydım ama o da beni kızdırmıştı. Atarlı atarlı konuşmalar falan :S Oysaki buraya geldiğinde güzel vakitler geçirmiştik. Ben onu
kırmayıp çok istediği konsere bile gitmiştim. En sevdiği şarkıda öpüşmüştük. Böyle durumlarda en iyisi kızgınlığının geçmesini beklemek ve hemen patlamamak bu sefer öyle yaptım.
Ve işe de yaradı. 1 gün hiç mesaj atmadım, yaptıklarımı haber vermedim. Meraktan çatlamış. Sonrası da malum birbirimize söz verdik, daha dikkatli olacağız diye. Şimdilik iyi gidiyor ama her
an her şey olabilir. Sonuçta ben Badem'i seviyorum. E tabii o da beni :))


Lipstick

14 Şubat 2011 Pazartesi

Tam Da Bugün

Bildiğiniz gibi bugün 14 Şubat yani Sevgililer Günü. Bi sevgilim yok diye bugünün benim için sıradan olduğunu düşünmeyin. Bugün Doktorla tanışma yıldönümümüz. Tahmin edersiniz ki önemi büyük.
Geçen sene 14 Şubatta bi sevgilim vardı. Siz onu Şekerpare olarak bilin. Bu Doktor da Şekerparenin arkadaşının kuzeni. Neyse biz günün anlam ve önemi dolayısıyla Şekerpare, ben ve birkaç yakın arkadaşımız bi kafeye gittik. Oturduk, sohbet güzel Şekerpareyle öpüşüp koklaşıyoruz falan o geldi! Doktor ve kuzeni cafeden içeri girdi. (Kuzenini önceden tanıyorum, Doktor da facebookta eklemişti ama sohbetimiz yoktu.) Bizim masaya geldiler, tanışma faslında tokalaştık. (İlk temas ihihihi) Ne yalan söyliyim yanımda sevgilim olmasına rağmen hoş çocuk dedim. Hani şu sıra çok popüler olan bi filmde geçen güzel replik var ya ‘’Bazen ilk görüşte bilirsin o insan senin kaderindir’’ diye, işte aynen öyle oldu. Neyse sohbet ilerledi bu doktor bana demez mi ‘’Eye liner sen bizim orda oturuyorsun dimi’’ diye. Al bak çocuk bizim ordan çıktı diye de söyleniyorum içimden. İlk konuşmamız da bu olmuştu işte. Fotoğraf çekildik, sohbet ettik, sonra hep birlikte kalkıp evlere dağıldık. Eve gelip bi msne göz atıyım dedim ki Doktor msnimi eklemiş! Fotoları istedi gönderdim. Kısacık konuştuk.
Sonra ne mi oldu? Neler olmadı ki. Aynı hafta içinde biz Şekerpareyle ayrldık. Çok üzüldüm üzülmesine ama benimle çıkarken başka bi kıza çıkma teklifi ettiğini öğrendiğim anda bitti her şey. İyi ki de bitmiş ki Doktor benim sevgilim oldu.
Ara ara msnden konuştuk Doktorla bunu o zamanki yakın arkadaşlarıma anlattım. (Can&Can çifti; Bayan Geveze-Bay Geveze) Onlar da bizi bi araya getirmeye karar verdi. İlk başta istemem ayağına yattım tereddütlerim de vardı ama Doktor her kızın istiyceği gibi biri. Ben de bi yere kadar hayır diyebildim.  Olaylar ilerledi Doktorla mesajlaşmaya başladık, bi hafta sonu kafede buluştuk, birkaç arkadaş daha vardı oturduk sohbet ettik. Doktorun arkadaşı (biraz cıvık bi tipti) bana yenge demeye başladı, sandalyelerimizi yakınlaştırdı. Neden bilmiyorum ama utandım o an sanki Doktor sevgilim olmıycakmış bunlar normal değilmiş gibi. İnsan bu önemsiz saydığı ayrıntılardan ileride pişman olacağını kestiremiyor o zamanlar. Neyse özet olarak o gün fazlasıyla güzel geçti. Bayan Gevezeyle eve gitmek için kalktık. Doktor öptü ‘’Eve gidince mesaj at’’ dedi. Hayatımın en güzel anlarından biriymiş zaman geçince anladım. Yolda Doktor güzel, sıradan olmayan bi mesajla çıkma teklifi ederek resmileştirdi olayı. Anında kabul ettim.
Sonrasını bilirsiniz işte sevgili olduk. (Ah bu cümleyi ikimizi kast ederek söylemeyi çok seviyorum –sevgili olduk-) Okuldan gelirken beni pencerede beklerdi, beni görünce de meleğim geldi diye mesaj atardı. Öküz değildi yani sevgilim. Ama ben o zamanlar anlamadım bunların ne kadar özel şeyler olduğunu, ileride çok özleyeceğimi. Kendimi hep geri çektim, hep sustum. O da bi yere kadar sabretti tabi. Sonrası hüzün-özlem. Doktorla artık sevgili değildik ama o benim vazgeçilmezim olarak kaldı hep.
Fazla uzatmış olabilirim ama 14 Şubatın anlamı bende böyle. Millet sevgilisiyle bu günü kutlarken ben burada oturmuş Doktoru özlüyorum.

Eye-liner

25 Ocak 2011 Salı

yıllarca yanında uyudum da n'oldu?!



yazlıklar, dinlenmek ve çoğunlukla şehrin yorucu hayatından uzaklaşmak için gidelen yerler değildir. yani en azından biz "gençler" için hiç öyle olmamıştır. yazlık dediğin şey, gossip girl dizi setinden farksızdır. gelsin öpüşmeler, gitsin bakışmalar, birazcık da sevişme dolu geceler falan..
yazlığa ilk taşındığımızda, henüz regl bile olmamıştım. öyle taze, tadından yenmeyecek gecelere alışkın değildim. alt metinlerde bahsettiğim yunan arkadaşımla (Niko diyelim) ilk tanışmamıza denk geliyor, benim kadınsı akşam serinliğine kapılıp kendimi kumsala atışım. öyle masum masum oturmuş, gelip de yeni arkadaşlarımın benimle tanışmak istemesini ve oyuna çağırmalarını bekliyordum. oyun dediysem, caanım yazlığımızın cilalı taşlarına sek sek çizip etekleri havalana havalana ip atlamaktan bahsetmiyorum. onların oyundan anlayışı garaj'a kapanıp, metal müziğe dair ne varsa son ses içlerini dökmeleriyle.
 cici arkadaşlarımdan yanıma ilk gelen, ikizler oldu. ayşe ve fatma. meğer bu iki güzellik harikasıyla neredeyse akraba gibiymişiz, çok sonra öğrendim. neyse en nihayetinde bu ayşe ve fatma aracılığıyla gruba dahil oldum. bilirsiniz işte, sonradan katılanları kimse sevmez. benim için de durum farklı değildi. öldürücü keskinlikteki bakışları üstümde hissetmemle, grubun en salak oğlanına aşık olmam bir oldu. Bertan: benim hayatımın adamı olmalıydı.
günler ayları, aylar mevsimleri ve dolayısıyla yazları kovaladı derken kendimi hem grubun esas kızı ilan etmiş hem de dallas serüveninin ortasında bulmuştum. bu nasıl bir düzen, nasıl çirkin bir plandı öyle.. her şey ayarlanmış, herkesin ayrı ayrı günlük defterlerine kazınmıştı. ne mi? yazlığın en seçkin sitesinde oturan biz kendini bişey sanan beş altı ortaokuldan bozma kılıklı insanların kimlerle çıkacağı tabii, ne olacak! amınakoyduğumunun düzenini bozan ben oldum. şehre ilk kez indiğini geçen yıllar içinde bana kanıtlayan Bertan'dan soğumuş, zaten onun bana göre biri olamayacağını anlamıştım. iyi de, erkan'la da çıkmak istemiyor, sorun çıkartıyordum. sonunda gidip içimi esin'e dökmüştüm: "bu ne saçma şey kızım ya? benim kimle çıkacağıma önder mi karar verecek? sikmişim düzenini de oyununuda! pembe dizi çeviriyoruz sanki amınakoyayım!"
sonunda ne mi oldu? elbetteki Aseton'a yakışır bir şey yapıp düzeni bozdum. ama yalnız değildim. Ninis, Yunanistan'dan istanbula gelmiş; üstelik bizim yazlığımıza taşınmıştı. tabiiki de ilk görüşte aşık falan olmadım. hatta çok havalı, götü kalkık biri olarak göründü gözüme. ilerleyen zaman bizi birbirimize itti, yazlığa taşınmasından yaklaşık bir ay kadar sonra çıkmaya başladık.
sarı-lacivert panjurlu bir evimiz olacaktı. bahçemizde gitar ve bilgisayar ekecek, meyvelerini toplayıp git pazarında satacak ve geçimimizi sağlayacaktık. nasıl mutlu, mesuttuk. birlikte uyuyup uyanıyor, birbirimizi camdan cama kesiyor, gecelere kadar gülmekten krizlere giriyorduk. gitmediğimiz, gezmediğimiz yer kalmamıştı.
tam üç yıl boyunca, iki ayrılık yaşayarak sürdürdük ilişkimizi. sonra ne olduysa, ipleri elimden kaybettiğimi hissettiğim anda oldu. ninis artık benim değildi. beni hiçbir sebep yokken, yapayalnız bırakmıştı. çok yalnız.. hatırlatma olarak ekleyeyim, ninis bir eroin bağımlısıydı. deli gibi zengin bir ailesi ve paraya para demeyecek bir geleceği vardı. durumu çakan anne ve babası hemen hastaneye yatırmıştı onu. kendi ellerimle onu doktorların eline teslim etmiş, ağlamaktan bitap düşmüştüm.. o ise, hastaneden çıktıktan çok kısa bir zaman sonra kendini ve dolayısıyla beni kaybetmişti. o eski, aşık olup "uğrunda ölürüm ulan. değil roma'yı, aslında yine roma'yı yakarım" dediğim adam gitmiş, yerine bir orospu çocuğu gelmişti...

argh! devamını anlatacak sabır kalmadı amınakoyayım...
ne diyordum? yıllarca koynunda uyudum da noldu?? bizim yerimizde bir başkası olsa üçüncü çocuğa merdiven dayamış, imam nikahını yapıp geleceğini garantilemiş ve resmi nikah için gün sayıyor olurdu. bizim tek yaptığımız uyumak, öpüşmek, uyumak ve hayal kurmaktı.

sonrasında ne oldu derseniz, şimdi ninis nişanlı. kendi dengiyle, yani tam bir orospuçocuğuyla.
mutluluklar sevgilim, ananızın sikildiği yere kadar yolunuz var.


Aseton

Durum Değerlendirmesi


Olmuyor bi türlü !

  Ne yazsam ne desem negatif. Gülmüyor anacım şu yüzüm. Kıyıdan köşeden dönüyorum hep, ulaşamıyorum bir türlü aradığım şeye.

  Bir önceki yazımda bir sürü kişiden bahsetmiştim onlarla da olmadı. Çoğu ertesi gün elendi zaten de elde kalanlar da vardı.

  Kaplan cephesinde bi gelişme yok tahmin ettiğiniz üzere. Bakıyor sadece öyle öküz öküz. Hoş içimde eski heyecanım da kalmadı zaten. Ama unutulmaz ki o :)

  Voleybolcu diye birinden bahsetmiştim hatırlarsanız, herif hasta çıktı iyi mi? Buna artık onu istemediğimi, beğenmediğimi falan söyledim. Sıçtı sıvadı bi güzel. Küfür dolu mesajlar falan. Ama sonra kendi mesaj attı yine kopamıyorum senden falan diye, söyledim yine istemediğimi. En son pazar günü msj attı xxx yere geliyorum görüşelim diye. Seni görmek istemiyorum yazdım sadece. İşte noldu sana ayagına kadar geliyorum falan dedi. Kapandı o konu da, iyi ki kapandı hemde.

   Şimdi dün akşam olanlardan bahsedeyim size. Ekşiyi anlatayım önce. Bi önceki yazımda ondan da bahsetmiştim zaten. Dün msjlasıyoduk bununla iz ben sanki ilk defa tanısıyomusuz gibiyiz dedim. Bu da tanısmıyoruz zaten falan dedi. Ben görmediğim kişilerle tam tanısmıs olmam dedi cevap atmadım bende bi daha. Nedendir bilmiyorum ama istemiyorum sanki onu görmek. Akşam işte saat 12yi gecmiş arıyo bu beni açtım telefonu. İçmiş bu belli. Nbr falan konustuk once, sonra sana bişi sorucam dogru cvp ver dedi. sonra bende sana dogru bişey söyliycem dedi. Tamam dedim bende. Beni seviyomusun dedi evet dedim. Ne olarak dedi arkadas mı sevgili mi dedi. Ortası dedim. Ortası yok birinden biri dedi. Arkadaşça öyleyse dedim. Öylemi falan dedi. Evet dedim. İnanmadım bu doğruluğa dedi. Ben bana doğruları söyleyen birisini arıycam dedi, sen bilirsin dedim kapattı.

  Benim sms'im bitmiş bu sırada saat 12yi geçtiği için.

  Bir de benim aylar öncesinden taktığım bir çocuk var.  Ünlü olma arefesinde bu, biliniyor genel olarak bulundugu camiada. Takma bir ad bulamadıgım için B. diyelim kendisine. Bu B. ile tekrar iletişim kurdum ben. Ama nasıl güzel konusuyoruz 2 saat kesintisiz konustuk falan. Sonra bugun dananın kuyrugu koptu, bu da sonlandı. Şansıma tüküreyim ben. Ama bugunkü hayallerim falan, mutluydum yani istemişti bunu gayet. Bakalım biraz zaman geçsin şansımı deniycem tekrar. Püf olsa keşke.

 Sms'im bitmişti ya ben bu sırada babamın telinden asetonla mesajlasıyodum. O sırada benim telefona bir msj eski ve olaylı şekilde ayrıldıgım sonradan benim arkadasımla cıkan eski sevgilimden. Ben şok tabi. ama cvp atamadım sms olmadıgı için. Sonra uyudum ben falan B.le de konustuk biraz chatten. Sabah bir uyandım tel.de bir msj daha. Bu seferde benim yazın tanıstıgım iyi anlastıgım bi cocuktan. Buna da Eskişehirli diyeyim ben. Orada okuyor çünkü. Çocukla her şeyimiz aynı aslında ama cok sevdigi bi kız var. O msj atmıs gecenin 2sinde. Mutlu oldum bende.

  Sonra sabah okula gittim aseton ve eye-liner'la durum değerlendirmesi falan yaptık. Sms paketi aldım eski sevgilime sadece iyiyim,sağol yazdım. Eskişehirliyede güzel bi msj attım, cvp bekliyorum :)

  Haaa bir de unutmadan hani size çok önceki bi yazımda Arsız diye birinden bahsetmiştim aynı dil kursundayız falan. Bizim o kursta sınıflarımız dağıldı ve şans odur ki ben gene bu cocukla aynı sınıftayım. Ey Tanrım espirimi bu !

  Gelişmeler böyle şimdilik. Gelişme diyoru ama bi bokun geliştiği yok tabi. Öf platonik geldin platonik ölüceksin be Pudra. Aman neyse yahu koy götüne gitsin. Hacı takdir belgesini de 3 puanla kaçırdım zaten gene. Ne bok hayat lan bu.

  Hadi koccaman öptüm sizleri ben :)

Pudra.

23 Ocak 2011 Pazar

bizi anca platonik paklar

"mal mıyız oğlum biz" diye soruyorum günlerdir kendi kendime. henüz elle tutulur bir yanıt alamasam da, anlatacaklarımdan sonra sizin de bana katılacağınız kanısındayım.
şimdi biz, pek sevgili ve güzel Makyaj Çantası kızlarının peşine (yok peşine demeyeyim dee-neyse işte anlattıkça ne demek istediğimi fark edersiniz) birçok adamın takılmışlığı vardır. biliyorsunuz, en büyük yakınmamız platonikliğimiz.
eye-liner mesela. hayatının adamını ellerinden, durun durun düzeltiyorum, dudaklarının kenarından kaçırdı! şu, Esmer deyip yere göğe sığdıramadığı adam var ya. hani buluşmuşlardı, adam bunu öpecekti de o çekildi. (bu kısımlarından size söz etti mi bilmiyorum ama, bende gizli falan yok! :Pp) heh, işte bu adam o kadar uzun süre peşinden koştu bizimkinin. ama eye-liner bu! ne yaptı, tabiiki de reddetti adamı! valla şuan gelse, aseton çıkalım dese (ki katrilyonda kaşığın ucuyla dahi ihtimal yok ama sözün gelişi işte) bir dakka bile düşünmem çıkalım derim. hayır, tabiiki de arkadaşlarımın beğendiği adamlara göz dikecek biri değilim; amacım size Esmerin ne kadar tatlı bi yaratık olduğunu anlatabilmekti. ne diyordum ya, karıştı her şey... işte bu eye, olmaz falan fistan dedi çekildi gitti çocukcağız. şimdi de ne yapıyor biliyor musunuz? tenefüslerde adamı gözleyip, adını dilinden düşürmüyorrrr! arghhh!
gelelim pudra'ya. ulan kıza tanıdığı tanımadığı her yaş ve kategoriden adamlar sarkıyor. bu hepsiyle mesajlaşıyor neredeyse, içlerinden beğendikleri de çıkıyor. hatta çok çok beğendiği taş herifleri kendi ekliyor, muhabbet kuruyor, numarasını alıp mesajlaşmaya başlıyor falan. sanmayın pudra bu adamların en azından eli yüzü düzgün olanlarıyla görüşüyor, öpüşüp koklaşıyor falan... ne yapıyor biliyor musunuz? tam yakınlaşma esnasında, o ince çizgiyi kopartıp atıyor! sonra ne mi oluyor, gelenlerle gidenlerin sayısı dengeleniyor...
lipstick açısından da dünya toz pembe değil elbet. tamam, en azından aramızda platonik olmayan bi o var ama mükemmel bir ilişkisi yok. kavga, dert, tartışma, diğer kızların ilişkilerinde kınadığımız bisssürü şey falan... sırf "seviyorum"un alışkanlığından katlanıyor o adama belki de, tam olarak bilmiyorum..
beni soracak olursanız, hiç olmadığım kadar saçmalıyorum. yunan sevgilimden sonra, "bu yaşlarda ilişkileri gerçekçi bulmuyorum ve onaylamıyorum vik vik vik" diye laf ebeliği yapan ben, artık "sevgilim olsoooooooooon!" diye yakarıyorum resmen! beni bu Carlos bozdu ulan şair, vallahi de billahi de o bozdu. platonik yani. adama gittiler, böyle böyle aseton seni beğeniyor dediler o da insanlıkla gelsin tanışalım dedi. olmadı kaplan bile sordu lan aseton neden gelmiyor diye. ama yoook, bir şeyler olacak ya, illa kaçacağım! hay kendi kendimin bir yerlerine... peşimden yüzbinlerce adamın koştuğu falan yok. işine gücüne bakıp sakince aşkını yaşamak isteyen biriydim kiiiii, şu platonik furyasına katılana kadar...

yani diyeceğim, biz makyaj çantası sakinleri (çok da sakin değiliz ama apartman yöneticileri toplantı oldupunda böyle apartman girişine falan "apartman sakinleri" yazar asar ya, ondan dolayı şey ettim. apartmandakiler de çok sakin değildir ama yazılır. neyse işte.) aşkın gerçeğiyle (aşk demeyeyim de, öpüşüp mesajlaşmak, aşkım demek, çocuğun evine gidip sevişmek) burun buruna geldiğimizde kendimizi çekip platonik takılmaya devam ediyoruz. anlayacağınız, bizi bir tek platonik aşklar paklar...



Aseton

17 Ocak 2011 Pazartesi

hayatinizyalan.com

Hayatınız yalan oğlum sizin. Bildiğin, dümdüz yalanın içinde yüzüyorsunuz. Çok doluyum birine karşı, çok! Öyle böyle değil, resmen kullanılmış gibi hissediyorum!
Detay vermeden, hızlıca anlatacağım. Biriyle mesaJlaşıyordum kaç gündür. Saçma salak bir rüyadan sonra başladık konuşmaya, tüm gün ve hatta hafta boyunca mesajlaştık öyle. Sinemaya gitmeye karar verdik. Baya baya arkadaşız ama, geçmişimiz sağlam. Arada buraya yazamayacağım olaylar oldu. En son cuma günüydü, mesaj attım. Ama yok yani, başlamadan bitti. Ben biliyorum gelecek, dönecek hatta. Eminim yani..
Hayatı yalan bi ikinci arkadaş da Carlos. Akla gelmeyecek aptal saptal şeyler oldu. Söylemiş miydim? Bitirdim ben o mevzuuyu :) Bakıyorum daa, yazılası pek de bir şey yokmuş aslında. Olanları ise biraz daha derlemem lazım. İyisi mi, şuan hayatımda olanla yoluma bakmaya devam edeyim ben. Gerisinin geleceğini biliyorum.
Elbette konuşacağım tek şey erkekler değil! Bugün mesela, birini gördüm. Tamam bu da erkek ama benimle alakası olmayan biri. Nasıl tuhaf oldum görünce! Arabanın içindeydim, o da otobüs bekliyordu. Döne döne baktı şerefsiz :)
Bir de arkadaş mevzuusu var tabii. İşin o kısmına hiç girmek bile istemiyorum aslında. Herkes hak ettiği yerde rahat olsun bana bu yeter...
Sınavlar, okul falan derseen.. Hepsi birbirinden kötü!

 unutmadan 15 ayımız kaldı :)



Ne diyordum? Hayatınız yalan lan sizin. Hepinizin!

Aseton

15 Ocak 2011 Cumartesi

Kötü Giden Şeyler Var

Bu hafta hareketli geçti benim açımdan. Anlatayım hemen. Çarşamba sabahı Sarı mesaj attı, tekrar benimle olmak istediğini söyledi. İlk başta yüz verdim canımlı cicimli konuşmalar böyle nazlanmalar falan. Ertesi gün benden kesin bi cevap istedi. Ben de hala Doktoru sevdiğimi tekrar denemek istemediğimi söyledim. Sadece tamam diyebildi yavrucak.
Asıl önemli olay ise 3-4 aydan beri bakıştığımız Gargamelle oldu. Tamam çirkin ama bi havası var, çirkin güzeli bildiğin. O zamanlar facete eklemiştim kısa bi konuşmamız olmuştu. Ama 1 ocaktan beri nasıl samimiyiz görseniz senelerdir tanışıyoruz sanırsınız. Bu samimiyet sadece sanal ortamda geçerli tabi okulda gülümsemekle yetiniyor adam o da aklına eserse. Yılbaşı akşamı şakayla karışık olarak beni evlerine çağırdı. Bahanesi de hazır evde annemlerle zaman geçmezmiş, o da evde arkadaşıyla yalnız olcakmış, arkadaşımı da alıp onlara gitmeliymişim (yılbaşı akşamı Kıvırcık bizde kalmıştı da) falan filan. Neyse ben de şakaya vurarak ben gelemem sen gel dedim. Böyle saçma bi muhabbetti. O konuşmamızda bi gün içmeye gitmek için sözleşmiştik. Perşembe günü yine konuştuk. Adam azıttı bu sefer idmana gitmedim, terlemem gerek, beni kim terletcek falan demeye başladı. Ben de yine şakaya vurarak hamama git o zaman iyi terlersin falan dedim. Sonra bu konuyu değiştirdi ne zaman bira ısmarlıyorsun bana dedi. Ben dışarıda rahat içemiyorum dedi üstü kapalı olarak eve de çağırdı. Konuştuk ettik mekan bulduk ama gün ayarlayamadık. Bizim buluşma yalan oldu yani. Neyse ki o gün aynı avmde yemek yerken karşılaştık. Böyle çaktırmadan yan yan bakmaya çalışıyor ama Pudranın gözünden kaçmadı tabii ki :D Her bakışını yakaladı Garginin :D
Ben böyle her şey yolunda, Gargamelle iyiyiz, hayat güzel laa laa la modunda gezerken adam bugün iyi giden bi konuşmanın sonunda beni faceten sil dedi. Ben ne olduğunu anlayamadım tabi. Nedeni öğrenmeye çalıştım ama yok söylemiyor herif. Ben seninle konuşurken eğleniyordum, senin de keyif aldığını düşünüyordum ama yanlış anlamışım, rahatsız ettiysem kusura bakma yazdım. Tam dayaklıksın ne alaka dedi, cümlelerinde hala canım kelimesini kullanıyor ama ısrarla onu silmemi söylüyor. Arkadaş olarak kimseyi istemiyormuş, tek başına olmak istiyormuş. Tamam siliyorum mutlu ol dedim sildim.
Böylece bir olayımız daha başlamadan son buldu. Evren, boşuna uğraşma kızım Doktoru aklından zor çıkarırsın, başkalarına bulaşma diyip kıçıyla gülüyor olmalı.
Eyeliner

14 Ocak 2011 Cuma

Çalı Süpürgesi

  Ben Badem Badem diye diye artık herkesi bıktırdım. Annem bile yine başladın diyor. Ama tek başına Badem değil ki. Badem'in eski kız arladaşlarıda her zaman benim gündemimdeler. Şimdiden söyleyeyim bir çekememezlik söz konusu değil. Badem zaten benimle yani onları kıskanma gibi bir durumum yok ama o kızlardan 2 3 tanesiyle aynı okulda isen birazcık sorun oluyor.
 Bunlardan bir tanesinin adı Süpürge(saçlarından dolayı). Ben hayatımda bu kadar takıntılı bir sürtük görmedim.Biraz başa saracak olursak; Süpürge ile Badem 2 sene önce kısa bir süre çıkmışlar. Ama Badem, Süpürge den sonra da çok kızla çıkmış. Neyse işte bizim Bademle 3. ayımızda, Süpürge diye bir arkadaşım var sevgilisinden ayrılmış benimle konuşmak istiyor diye benden izin aldı. Bende aptalın önde gideniyim. Hiç aklıma gelmiyor, biz çıkmaya başlamadan bir sene önce Bademle msn de konuşurken Süpürge diye bir kızdan hoşlanıyorum demişti. Süpürge meğer buna senin için sevgilimden ayrıldım, seni çok seviyorum , ne olur biz çıkalım demek için çağırmış. Benimde gezenti arkadaşlarım Badem'i görmüş. Senin ki burada yanında da bir kız var diye haber veriyorlar. Benim haberim var ama neye yarar. Bu olaydan 2 hafta sonra sebepsiz bir şekilde ayrıldık ve daha o akşamı Süpürgeyle çıkmaya başlamış!! Ben tabii hüngür hüngür ağlıyorum. Aseton kurban olayım şu Badem ile bir konuş bir daha erkeklerle yüz göz olmayacağım diyorum(Yok öyle bir dünya). 
  Biz ayrılığımızın 4. günde buluştuk. Aradan 2o dk geçmedi durduk yere ellerimi öpmeler, saçımı okşamalar, sarılmalar falan derken biz bununla barıştık sanıyordum. Baya baya yiyiştik abi. Ayrılma vakti geldiğinde okulda yanıma gelme, arada yine buluşuruz, bana sakın mesaj atma, bitti, buraya kadarmış diyeceğini bilseydim. Tenezzül edip gitmezdim bile. Resmen ayak üstü beni yaladı yuttu sonrada bay bay dedi öküz ! 
  Okul geldi çattı. Çocuk resmen beni görmezden geliyor. Bizim sınıfta bir çocuğa bile ağzını yokla demiştim. Badem de yeni ufuklara yelken açmak lazım demiş :@ Allah'ından bul emi! İçimden nasıl küfür ediyordum ama bir yandan da onu çok özlüyordum :( Aradan 2 3 gün geçti , Badem in aklına nereden estiyse arkadaş kalalım , birbirimizi görünce kaçmayalım gibi şeyler dedi. Bende buna uydum. Beni sınıf kapısında görünce yanıma geliyordu, halimi hatırımı soruyordu, iyiyim diyordum ve çekip gidiyordum. Asetona da bana çok soğuk davranıyor diyormuş.Ne bekliyordu ki, kankası mı olmamı istiyordu :S Aynı servisle gelmeler, sürekli bana laf atmalar, Asetonun ağzını aramalar fln. İstiyor musun, istemiyor musun bir karar ver. Oyuncak ettin beni! 
  Ben birkaç gün sonra serviste şapkamı unutunca Aseton'un Badem'e şapka mı alabilir mi diye sormasını istemiştim. Sabah almış, getirdi. Benim yüzümü görmek istemese yapmazdı.
  Can Yücel'in Badem ile bana çok uygun bir şiiri var. Aseton, Badem'e bu şiiri yollamam konusunda ısrar etti. Aslında bende çok istedim ve yolladım. Bir sonraki gün beni arkadaşlarım arasından aldı, güzel şiir sağ ol dedi ve gitti. Aseton'a da okumadım destan gibiydi demiş :S Demek ki insan boşuna katil olmuyor.
  Birkaç gün sonra benden dil ve anlatım defterimi istedi. Alt dersi varmış. Git başkasından al deyince köpürdü. Asetonu aramış beni çekiştirmeye başlamış.Badem de çareyi Asetondan defter istemekte bulmuş. Hafta sonu ben, Aseton ve Pudra sinemaya gittik. Çıkışta Badem de gelip Aseton'dan defteri aldı. Benim doğum gününe yetişmem lazımdı kalamadım. Asetonda Badem'in ağzını aramış ama net bir şey söylememiş. 
  14 Şubatta içimi döken bir mesaj attım. Ve tahmin ettiğim üzere mesaj atmadı. Bir kaç gün sonra Asetona, mesajı 3 4 kere okudum ama hiçbir şey yazamadım demiş .O günden sonra aramıza buz dağları girdi. Beni görünce yönünü değiştirmeler , göz göze gelmeme çabaları bir anlam veremedim. Aradan 10 gün geçmeden Badem'in bir kızla çıktığını öğrendim.Haliyle yıkıldım. (Aseton o haftalarda bir süreliğine bizden uzaktaydı.) Asetonu aradım hemen. Hüngür hüngür ağlıyorum , onu dinlemiyorum sadece ağlıyorum. Biraz sakinleşince okula gittim. Nasıl boş geliyor. Sanki bir ben varmışım gibi.
  Badem derste Pudraya mesaj attı; 'Kantine gelir misin ? ' Pudra da zil çalınca indi. Küpem onda kalmış onu vermiş. Hiç vermese de olurdu. Akşama kendimi toparlamış, sakinleşmiş şekilde servise bindim. Badem efendi de servise bindi. Servis arkadaşım ve ben yerlerimizi aldık, açtık müziğimizi, Badem de arkamıza oturdu. Dada önce Badem yüzünden kavgalı olduğum kızda yanında.Servis boşaldı . Beni dürttü seninle bir şey konuşmak istiyorum dedi. Hay hay . Bizim orada indik. Biraz yürüdükten sonra, seni üzdüm, özür dilerim diye başladı. Bende tamam vicdanı el vermedi, günah çıkarmaya gelmiş dedim. Sonra baktım konu başka yöne gidiyor. Beni unutamadığını, Süpürge'nin yakasından düşmediğini, çok baskı yaptığını, dayanamadığını söylemeye başladı. Bir yandan da o kızla evlenilir, sözümden hiç çıkmıyor, kantine bile inmiyor dedi. Aklım karışmadı desem yalan söylemiş olurum. Tam evlenilecek kızsa evlen o zaman , bana bunu mu söylemek için geldin dedim. Hayır , ben seni istiyorum , seni çok özlüyorum dedi. Öyle mal gibi kaldım ama Badem'e belli etmemek için, yüz vermiyorum ayağına yattım.
  Elimi tutmaya çalışıyor. Çekiyorum, öpmeye çalışıyor itiyorum. Beni ikna etmek için kıvranıyor resmen . Net bir şey söylemeden eve gittim. Bana mesaj attı. Ama ben numarasını sildiğim için tanıyamadım. Daha fazlada uzatmayayım. Ne yaptı ne etti beni ikna etti o gece. Bir gün sonrada servis arkadaşımdan öğrendim ki dün akşam Badem serviste sürekli saçımla oynamış. Ve o kavgalı olduğum kıza da hep beni özlediğini söylemiş. 2 gün sonrada süpürgeyle ayrıldı. 
  Ayrıldı Badem ama Süpürge bu. Cadının önde gideni. Hanım hanımcık görünüp ağını ören ardından o şeytani yüzünü gösteren Süpürge ! Çok abarttım :D Ama buna yakın bir şey.
  Hadi ben kördüm. Aradan 22 gün geçmiş çıkmaya başlayalı o zaman öğrendim. O günde barıştık zaten. Ama bu süpürge başka cins. Pes dedirtti bana. Badem'in karşısına çıkmalar, sürekli beni unuttun mu diye mesajlar atmalar. Badem'in en yakın arkadaşlarından Arda'nın numarasını gizlice almış, sonrada o çocukla muhabbet kurmuş. Arda da Badem 'in bekçiliğini yapıyor. Bir kaç kere bir araya gelmiştik bu oğlanla. Hani bazı çocuklar olur bir iki kıkırdarsın biraz da yavşarsın kulun kölen olur. He işte aynen böyle. Ben anlamıştım aslında. Sürekli Süpürge ile mesajlaşıyormuş en sonunda da gönlü kaydı. Badem de resti çekti. Benim tükürdüğüm, üstüne bakmadığımı şimdi sen yalayacaksın demiş. Sonrada Lipstick'e de böle yaparsın sen dedikten sonra konuşmadılar bir daha.(Hiç değilse şimdilik) 
  En gerizekalı bile anlar yani kız seni oyuncak gibi kullanıyor. Boşuna küsmüş oldu. Tamam çıktılar ama Süpürge her bokta ayrılıyormuş bu çocukta köpek gibi yalvarıyormuş. Ama ne oldu Süpürge 'nin onunla işi kalmayınca attı bir kenara. 
   Bir taraftan da Badem'e tam 7 ay boyunca ara ara mesajlarını atmaya devam etti. En sonunda Badem teli değiştirdi de engelledi. 
  Aa Süpürge engelli falan der mi hiç. Yakın arkadaşından mesaj attı bu sefer. 
  Süpürge'nin durumuna da bir yandan acıyorum. Normal değil psikolojik sorunları var. Hem kendini küçük düşürüyor hem de acı çekiyor. (Eminim bizzat söyledi)
  Mazoşist misin ? Eğer öyleysen bizden uzak dur.
  Bir kızı yine bir kız anlar. Ben onu anlamak istemiyorum ama bir kız sevgilinizi rahatsız ediyorsa (haliyle sizi de rahatsız eder bu durum. Sevgilimiz rahatsız olmasa bile biz rahatsız oluruz.) O şırfıntıyı durdurmanın iki yolu var.


1. si : Annesine gidip , kızın sevgilimin yakasından düşmüyor. Hanım hanım kızına sahip çık yoksa bir gün sokaklara düşer.
2. si (daha çok uygulanır): Direk kızla konuşmak.
  
   Bu olay gündeme geldiğinden beri benim derdim Süpürgeyle konuşmak. Ama belli nedenlerden dolayı olmadı. Neyse ki Süpürge buna fırsat yarattı. Bademin facebook na mesaj attı.Kro mu ne tek bildiği acıların çocuğunu oynamak. Bende hemen yazdım. Rahat bırak artık bizi, biraz gururun olsun! Süpürge de gurur varmışmış , zaten o iş çoktan bitmişmiş. Badem olsa böyle demezdi yavşak. Hemen de nasıl kuyruğunu kıstırdı ama. Canımlı cicimli konuşmalar, mutluluklar dilemeler.. Bende kadınmışım, kötü olmamı istemezmiş, ne çektiğini bilmiyormuşum. 
  Badem sana bir şeyler yaşatacak kadar çıkmadınız ki ne acısıymış bu :S 
  Ay bu süpürgeden çektiğim yetmedi bir de arkadaşları çıktı başıma. Facebook'ta artık bize Trabzon diyen bir kız.(Ona da Belle diyelim. İsmine yakın bir şey.) Daha Haziran ayında karneleri alırken görmüştüm Belle'yi , hemen anladım ne mal olduğunu. Pis pis bakmalar, kaşları çatmalar. Tam bir tipik kanka örneği. Okulun ilk gününden de beni dikizlemeye başladı :S O baktıkça bende bakıyorum. Salak sanmasın yani görüyorum. Onlarla bir derdim yok aslında çokta fifi. Ben Badem'i kaptıktan sonra :D Makyaj çantasıyla da bu konuyu konuşmuyoruz. Lügatımızda Süpürge ve yandaşları yok. Süpürgeyi gördüğüm yok, kafam rahat derken bu salaklar kim oluyorlarsa :S 
  Belle, Yalaka'yı( Yalaka: Bir numaralı öğretmen şakşakçısı. Hocalar tembel öğrenci yalakalık yapınca ters ters bakarlar ama bu ayarda ki yalakalar aynısını yapınca bayılırlar.) takmış koluna bizim sınıfta dahil olmak üzere geziyorlar. Nereye baksam onlar .
  Bugün okuldan çıktık. Otobüs durağına doğru yürüyorduk, okulumuzdaki kendini hem popüler , hem serseri sanan bir sürtük bize el kol hareketi yapmaya başladı. Ne olduğunu anlayamadık Asetonla. Süpürgeyi çağırdı sürtük. Çaktım meseleyi. Kendi gelip bir şey diyemiyor bu kızdan yardım istiyor.
  Süpürge başladı konuşmaya. Biz bakıyormuşuz sürekli. Benimle bir derdi yokmuş. (Bir derdi olmayan insan böyle mi davranır ?) Asıl siz bakıyorsunuz, şu yanındaki arkadaşın sürekli bize bakıyor dedim. Yok yok yok biz baktığımız için hanımefendi bakıyormuş. Sürtükte kavga falan lafı edince hemen Süpürge, yok ben konuşmak istedim dedi. Kendi gelseydi o zaman yiyecek miyim onu. Ama hiç olmadığım kadar sinirlendim. Badem'e olanları anlattım. Bir de onların sınıftaki erkeklerin bana bacaksız dediklerini de söyledim. Süpürgenin boyu 1.4o benim omzuma bile gelmiyor. Kim bacaksız acaba! 
  Badem, Sürtükle konuşunca kıvırmış lafı . Süpürge de kavga mı ettik konuştuk , hak etti oda gel döv beni Badem yazmış. Aynen aktardım.
  Pazartesi soracağım ona bakalım kim hak etti. Doğru mu yapıyorum bilmiyorum . Badem bugün geliyor yani pazartesi okuldan beni alacak o kızlarda göt olacaklar ama konuşmazsam da çatlarım. Ben senin gibi yapmadım, bir derdim olduğunda kendim çözüyorum. Bademin kaç kere söylemesiyle olmadı ama bir kere konuşmamızla olduysa son kez konuşuyorum seninle, şimdi de sen beni dinle demek istiyorummm. Ve bunun gibi şeyler :D


Lipstick

10 Ocak 2011 Pazartesi

Gelenler ve Giden...

   Bi karar aldım ne kadar sürer bilmiyorum. Kaplan'dan soğudum bugün. Durup dururken olmadı tabi ki bu, sebepleri var. Ama üzgün değilim şu an. Galiba önceden olması gereken bi şeymiş. Neyse tek temennim bu kararımdan dönmemem.
  
   Bi felsefem var bide benim :D 1'i giderse 5'i gelirmiş diye. Tutuyor şekercikler bu felsefe, akın akın geliyorlar :D
En yakın tanığı Eye-liner olanların. Ona sorun isterseniz :D Çakma Arda geldi en son. (Arda Turana benziyor da şahıs) Çok yeni daha, bakalım bişeyler olur mu olmaz mı i dont know şimdilik. Uzun bacak var bi de, boyum kadar bacağı var lan herifin. Ama iyi o da. Bu ikisi de yeşil gözlü değil ama olsun. Lens alırlar hihihih :D  Ekşi var bide ama arkadasız onla, gecen gün 2 yas daha büyük olsan evlenirdik dedi ihihihih :D Voleybolcu var bide, 2-3 sene önce çıkar gibi bişi olmuştuk. O zaman ben onun peşinden koşmuştum şimdi de o. Devran dönüyor ;)
Akardiyonist var bide, aşık bana. Çıkma teklifi falan etti ama istemedim onu. İri çok, yaş farkı da var zaten ve belli olur yani bu yaş farkı. Büyük bi tipi var cocukcağızın.


  Tabi ilk ikisi haricinde digerleri geldigi zaman aklımda Kaplan oldugu için üstlerini çizdim hep onların. Ama silgiyi ele almanın zamanı geldi sanırım :) Gelin ata binmiş ya nasip demiş :D


  Amaan kimse olmasa da olur aslında, takıntı yaptım ben sadece. Kaplan da olmayınca. Bakalım zaman-kader-kısmet 3lüsüne bırakıyorum olayı. Hayırlısı neyse o olsun. Hayırlısı da Kaplan olsun ya da olmasın. Sıktı artık.


   İyi bakın kendinize şekerciklerrrr  =)))


Pudra.
   

4 Ocak 2011 Salı

Bir De Esmeri Deneyelim

Geçen sene bir kaç gün çıktığım bi çocuk  vardı.(Esmer diyelim)Ben 3 sene öncesinde de bu çocuğu it gibi beğeniyordum.Aralarda o çıkmak istedi ben istemedim ya da ben istedim o istemedi derken geçen sene çıktık.Çok uzun sürmeyeceği belliydi ki zaten sürmedi, yüz yüze görüşmedik bile.Neyse bu Esmer geçenlerde bana mesaj attı, benden tekrar hoşlandığını, benim ne düşündüğümü merak ettiğini söyledi.Ben kararsızım tabii, hep derim benim zaafım var bu çocuğa!Doktoru sevsem de Esmere bi şans veriyim dedim.Lipstick'in doğum gününü kutlamak için Taksime gitmiştik hatırlarsınız.İşte biz o gün sürekli mesajlaştık, 'Geldiğinde buluşalım mı' dedi.E ben de hayır diyemedim tabi.Neyse ben indim otobüsten durağın yakınındaki avmye uğrayıp süslendim, ağaçlarla dolu bi parkta buluştuk.Ne yalan söyleyeyim dibim düştü!Neyse biz yürüdük, bu benim elimi tuttu.Ama çocuk hiç konuşkan değil, zorladım resmen konuşması için.Sonra cevabımı merak ettiğini söyledi 'Peki deneyelim' dedim.Bir kaç adım daha attık(el eleyiz o sırada) sonra bu karşıma geçti, elini yanağıma koydu, yüzüme yaklaştı.'Ben eve geç kalıyorum' diyerek geri çekildim.Deneyelim demiş olabilirim ama ilk dakikadan öpmesine izin veremezdim hala Doktoru severken..Neyse sonra biz ayrıldık bu avmye arkadaşlarının yanına ben de eve gittim.Ben sessiz olarak bilinirim ama Esmer benden de beter çıktı.Eve geldim ama yok olmuyor, içimde bi huzursuzluk var.Esmer de mesajlarıma cevap vermiyor.Yok dedim olmayacak böyle 'Hata mı yapıyoruz?' diye mesaj attım bitirdim olayı.
Kısaca aklımda, kalbimde hala Doktor varken it gibi beğendiğim Esmeri bile istemiyorsam durum vahim demektir!


 Eyeliner

3 Ocak 2011 Pazartesi

biz mutlu yıllar dedik de..

Geçtiğimiz senelerde okuduğum bir kitaptan sonra şansa inanmamaya başlamıştım. Evrene olumlu mesaj yollayacak, olmuş gibi davranıp gülümseyecek ve geri çekileceksin. Ne diliyordun? İşte artık o seninle! Bu kadar kolay bi sistemde geçen sene ne yaptıysam oldu.. Bu senenin başından beri tek bir şey istiyorum, Carlos, o da olmuyor! Anlamıyorum bizim aşkımıza garezin ne evren? Sanırım doğru stratejiyi uygulayamıyorum... Neyse, dönelim mi koskoca bir seneyi terk ettiğimiz o akşama..

Makyaj Çantası ile okuldan çıktık, okulun yanındaki avm'ye girip son gün lakırdısı yaptık. Herkes aynı fikirdeydi. Bugün Badem'den Carlos'un numarasını alıp ona mesaj atacaktım. Yaptım da en nihayetinde; numarayı alıp yazdım mesajı. Bekle bekle cevap yok.. Ben bu arada Yunanistan'dan gelen tek dost dediğim o adam ve yazlıktan arkadaşlarla birlikte X barda eğleniyorum. Bu böyle olmayacak dedim Aseton, at bir daha mesaj. Attım. Aradan bir dakika ya geçti ya geçmedi, Carlos arıyordu!! Öyle uygunsuz bir zamanda aradı ki! Barın en dip taraflarındaydım bir, konuşacak cesaretim yoktu iki, hadi açtım diyelim ne söyleyecektim adama derken arama sonlandı.. Yaklaşık bi yarım saat kadar sonra telefonu duymadım ayağına yatıp mesaj attım, iletilmedi. Ertesi gün tekrar attım, e bu da iletilmedi..


Bugün okula gelmeden Pudra ile "karşılaşmama" ayini yapıyoruz. Dualar, dilekler. Yağmurlu havada okula gitmek kadar kötüsü yoktur! Bugün. Hava yağmurlu, yanımda Eye Liner ve karşımda Carlos! Geç kalmıştık okula. Dönüp baktığını hissettiğim anda bakıp gözlerimi çevirdim. Hay ben şansımı sikeyim.. Ama durun, daha bitmedi!
Yine Pudra'nın gazına geldim, iyi mi? Bir arkadaşın numarasından saçma sapan bir mesaj attık (Carlos ben olduğumu biliyor.) , Pudra'dan gizli yapıp çaldırdık(Carlos ben olduğumu biliyor.) , benden gizli yapıp çaldırdık (Carlos ben olduğumu biliyor.) ve en sonunda mesaj attım. İletildi. Cevap mı? Tabii ki de vermedi! Bir tane daha atsam mı diyorum. Üf bilmiyorum!
Ya hani ben unutmuştum bunu? İlgilenmiyordum. Eşek gibiydi. Beğenmiyordum. Çok değişkenim yahu, bildiğin gibi değil!
Öyle böyle derken yeni yıla girdik işte. Biz herkese mutlu yıllar dedik de, bu yıl gerçekten umduğumuz kadar mutlu olacak mı ondan emin değilim işte. Sizi bilmem ama, en azından Makyaj Çantası'na biraz daha aşk getirmesini diliyorum 2011.
Hadi bakalım, yaşayıp göreceğiz.

Ps: Evet, çok utanıyorum. O son mesajı atmayacaktım! Fazlasıyla hata yaptım. Hani artık yüze bakma olayını falan geçtim..


Aseton
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...